5 vakit namaz kılıyoruz, Allah’a ulaşmayı dilemiş olmuyoruz mu?
Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » 5 vakit namaz kılıyoruz, Allah’a ulaşmayı dilemiş olmuyoruz mu?
5 vakit namaz kılıyoruz, Allah’a ulaşmayı dilemiş olmuyoruz mu?
Hayır olmuyorsunuz evlâdım! 5 vakit namaz kılmak, namazı gerçekleştirmektir. 5 vakit yerine 7 vakit kılsanız daha güzel olur.
Sevgili kardeşlerim! Dîninizin adına dikkatle bakın! Dîninizin adı, İslâm dîni. İslâm, “teslim olan” demek. Şimdi beni dinleyen hepiniz kendinize geriye dönün bakın. Neyinizi Allah’a teslim ettiniz? Ruhunuzu mu, fizik bedeninizi mi, nefsinizi mi, iradenizi mi, neyinizi Allah’a teslim ettiniz? Hiç kimse mürşidine tâbî olmadan, onun ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkmaz, Allah’a ulaşamaz. Bir başka ifadeyle ermiş evliya olmak şerefine eremez.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, hepiniz Allah için yaşıyorsunuz. Hepiniz Allah için kendine düşeni yapanlardansınız. Öyleyse mutlu olmak mı istiyorsunuz? Zaten mutlusunuz. Zikrinizi ne kadar arttırabilirseniz, o kadar mutluluğunuz artar. Neden acaba artar? Çünkü zikrinizin artışı, nefsinizin kalbindeki afetlerin o kadar azalması demek, artışı kadar azalması demek. Yani nefsin kalbindeki afetler azalıyor ama ruhun hasletleri aynı miktarda çoğalıyor.
İşte bu çoğalma, insanları Allah’a doğru adım adım daha çok, daha çok yaklaştıran bir özellik taşır. Dünyadaki en mutlu insanlar, daimî zikrin sahipleridir. Neden acaba? Çünkü daimî zikrin sahibi insanların, nefslerinin kalbinde hiç afet kalmaz. Onlar daimî zikre ulaşmışlardır ve her an içlerindeki ses “Allah, Allah, Allah, Allah” diye devam eder. O kendi içlerindeki sesin hayat boyunca devamı, Allahû Tealâ tarafından gerçekleşir ve bu dünyadaki en mutlu insanların yaşamakta oldukları en mutlu dünya standardıdır. Hepinizin bu hedeflere ulaşmasını dileriz tabiî.
Sevgili kardeşlerim! Dîninizin adına dikkatle bakın! Dîninizin adı, İslâm dîni. İslâm, “teslim olan” demek. Şimdi beni dinleyen hepiniz kendinize geriye dönün bakın. Neyinizi Allah’a teslim ettiniz? Ruhunuzu mu, fizik bedeninizi mi, nefsinizi mi, iradenizi mi, neyinizi Allah’a teslim ettiniz? Hiç kimse mürşidine tâbî olmadan, onun ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkmaz, Allah’a ulaşamaz. Bir başka ifadeyle ermiş evliya olmak şerefine eremez.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, hepiniz Allah için yaşıyorsunuz. Hepiniz Allah için kendine düşeni yapanlardansınız. Öyleyse mutlu olmak mı istiyorsunuz? Zaten mutlusunuz. Zikrinizi ne kadar arttırabilirseniz, o kadar mutluluğunuz artar. Neden acaba artar? Çünkü zikrinizin artışı, nefsinizin kalbindeki afetlerin o kadar azalması demek, artışı kadar azalması demek. Yani nefsin kalbindeki afetler azalıyor ama ruhun hasletleri aynı miktarda çoğalıyor.
İşte bu çoğalma, insanları Allah’a doğru adım adım daha çok, daha çok yaklaştıran bir özellik taşır. Dünyadaki en mutlu insanlar, daimî zikrin sahipleridir. Neden acaba? Çünkü daimî zikrin sahibi insanların, nefslerinin kalbinde hiç afet kalmaz. Onlar daimî zikre ulaşmışlardır ve her an içlerindeki ses “Allah, Allah, Allah, Allah” diye devam eder. O kendi içlerindeki sesin hayat boyunca devamı, Allahû Tealâ tarafından gerçekleşir ve bu dünyadaki en mutlu insanların yaşamakta oldukları en mutlu dünya standardıdır. Hepinizin bu hedeflere ulaşmasını dileriz tabiî.
Allah razı olsun.
